Türkiye dudakları boyadı! Bakın en çok hangi ülke aldı!

Kozmetik Sektöründe Ruj İhracatında Artış Devam Ediyor

Türkiye’nin dikkat çeken ihracat kalemlerinden biri olan kozmetik sektöründe ruj ihracatı hızla yükseliyor. Son verilere göre, 2024 yılında ruj ihracatı bir önceki yıla göre %17,2 artarak rekor bir seviyeye ulaştı. Yalnızca bu yılın ilk iki ayında ise 6,7 milyon dolarlık ruj ihraç edildi.

2020-2024 döneminde Türkiye, toplamda 131 milyon dolarlık ruj ihraç ederek sektörde önemli bir oyuncu haline geldi. Bu yılın başlarında da ihracat performansı oldukça olumlu seyrediyor. 2025’in ilk iki ayında 6,7 milyon dolarlık ruj ihraç edilirken, Dünya’nın haberine göre, Türk rujlarına en büyük talep ABD, Irak ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden geliyor.

Sektörde faaliyet gösteren şirketler, kalite standartlarına büyük önem veriyor ve uluslararası standartlara uygun olarak üretim yapıyor. Bu sayede Türk kozmetik ürünleri dünya çapında tercih edilen ürünler arasında yer alıyor.

Pandemi Döneminde Artan Talep

Covid-19 salgını döneminde kozmetik ürünlerine olan talep düşmüş olsa da, salgın sonrasında kadınların güzellik rutinlerine geri dönmesiyle rujlara olan ilgi tekrar arttı. Bu da Türkiye’nin ruj ihracatındaki ivmeyi destekledi.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin 2020’de 22,9 milyon dolar olan ruj ihracatı, 2021’de 19,3 milyon dolara gerilemişti. Ancak sonrasında yaşanan artış trendi ile 2022’de 22,7 milyon dolarlık ihracata, 2023’te ise %34,5 artışla 30,5 milyon dolarlık ihracata ulaşıldı.

Türkiye’nin geçtiğimiz 5 yılda ABD’ye yapılan ruj ihracatı oldukça dikkat çekerken, 2024 ve 2025’in başındaki verilere göre Suudi Arabistan’a olan ihracat da önemli bir ivme kazanmış durumda. Geçen yıl Suudi Arabistan’a 5 milyon 182 bin 627 dolarlık ruj ihracatı yapılırken, bu yılın başlarında yapılan 1 milyon 376 bin 814 dolarlık ihracatla birlikte toplamda 6 milyon 559 bin 441 dolarlık ruj satışı gerçekleştirildi.

Irak ise ruj ihracatında Suudi Arabistan’dan sonra en fazla talep gören ülkelerden biri konumunda bulunuyor.

Related Posts

Diren ayol!

ÖDTÜ’deki onursuzluk yürüyüşünde konuşan LGBT sözcüsünün sözlerini yazayım önce: “LGBT+ fobiye, Aile Yılı’na, devlet ve erkek şiddetine, mülteci düşmanlığına, hayatlarımızın her köşesine sirayet eden erkek egemen iktidarlara, hukuksuzluğa ve kayyumlara direnen lubunyalar olarak 13. ODTÜ onur yürüyüşümüzü gerçekleş-tiriyoruz. Devlet eliyle hayatlarımız sapkın, hayasız, ahlak dışı ilan edilirken yaşamda, seçilmiş ailelerimizde, dönmekte, dayanışmamızda ve direnişimizde ısrarcıyız. Diren ayol diyoruz.”

TEPAV açıkladı: Perakendecinin güveni aylık azaldı, yıllık arttı

TEPAV’ın Nisan 2025 verilerine göre Perakende Güven Endeksi yıllık bazda 17,8 puan artışla pozitife dönerken, mart ayına göre 1 puanlık gerileme gösterdi.

Başvuran öğrencilerin hesabına 3 bin 800 TL yatacak

Kurban Bayramı yaklaşırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ailesinden uzakta eğitim gören üniversite öğrencilerine yönelik ulaşım desteği sağlayacak. Yeni uygulamaya göre, farklı şehirlerde üniversite eğitimi alan gençlerin yılda iki kez …

251 milyon liralık destekleme hesaplara yatıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı, milyonlarca çiftçi ve balıkçının beklediği desetkleme ödemelerinin hesaplara yatırılmaya başlandığını açıkladı. Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, “251 milyon 273 bin 225 TL tarımsal destekleme ödemesini …

ABD ile Çin arasında ticaret krizi yeniden gündemde: Tarife görüşmeleri çıkmaza girdi!

ABD ile Çin arasında devam eden ticari anlaşmazlık, küresel piyasaları tedirgin etmeye devam ediyor. Tarife müzakerelerinde yaşanan tıkanıklık, taraflar arasındaki ilişkilerin seyrini yeniden gündeme taşıdı. Liderler düzeyinde olası temaslar sürecin yönünü belirleyebilir.

Militarizmin yükselişi ve Avrupa (2)

Târih hakikaten tuhaf bir seyir tâkip ediyor. Bir zamanlar avantaj olan şeyler daha sonra dezavantaj hâline gelebiliyor. II. Umûmî Harp sonrasında kurulan ABD merkezli Dünyâ Sisteminin başına gelenler de böyle. ABD, dünyâ ticâretini Dolar üzerinden şekillendirdi. Doların rezerv para olması, ABD’nin askerî gücünün bir dayatmasıydı. Elbette kendisi de, bilhassa da 1950 ve 1960’larda devâsa bir üretim gücüydü. Ama bununla iktifâ etmiyor; birer üretim üssüne dönüştürdüğü Avrupa ve Japonya’da üretilen