Ferhat Göçer: Yapay zekayı hizaya getireceğiz

Halk TV‘de İsmail Küçükkaya‘nın Yeni Bir Sabah programına Şarkıcı Ferhat Göçer konuk oldu.

Eser sahiplerinin (besteci, söz yazarı, yayımcı, aranjör) eserleri için kullanım izni ve lisansı veren, mali haklarını toplayan meslek birliği MSG’nin başkanı da olan Ferhat Göçer, büyük bir dava hazırlığında olduklarını açıkladı.

YAPAY ZEKA’YA SAVAŞ AÇTILAR

Almanya‘daki sanatçıların telif haklarını koruyan GEMA ile beş yıllık işbirliği anlaşması imzaladıklarını duyuran Göçer, Yapay Zeka’ya hukuk savaşı açacaklarını açıkladı.

Göçer, yapay zekanın sanatçıların eserlerinden öğrenme yaparak kendini geliştirdiği ve sanatçılara herhangi bir telif vermediklerini belirtti. Göçer, şöyle konuştu:

“Yapay zeka bir tarz aslında fikir hırsızlığı. Yani yapay zekanın aldığı, öğrendiği yer, çünkü öğreniyor bir şekilde, otomatik bir öğrenme sistemi var.
Öğrendiği sistem aslında insan eliyle yapılmış ya da fikriyle yapılmış olan eserlerin, eserlerden esinlenmek ya da o çalınmış olan eserlerden fikir almak.
Burada mesele fikir hırsızlığıysa eğer, şu anda büyük bir hırsızlık var yapay zekada””

“YAPAY ZEKAYI HİZAYA GETİRME PROJESİ”

Göçer, “ChatGPT’ye ve Suno’ya dava açıyoruz GEMA ile birlikte. Bu da dünyada bir ilk olacak. Yapay zekayı hizaya getirme projesi diyebilirsiniz bu konuya. Çünkü, sonuçta yaptıkları bir telif hırsızlığı aslında. Bununla ilgili, Almanya’da çok sıkı, irtibatlar ve kısa bir süre içerisinde Türkiye’de de ChatGPT ve Suno’ya dava açacağız.” ifadelerini kullandı.

Göçer, açılacak davanın Türkiye için tarihi bir fırsat olduğunu söyledi. Göçer, tüm dünyayı etkisi altına lan Türk dizilerinde Türk sanatçıların eserlerinin kullanıldığını belirterek şunları ifade etti:

YAPIMCILARA SESLENDİ: DİZİLERE YAPABİLDİĞİNİZ KADAR KÜLTÜR ENJEKSİYONU YAPIN

“Şu dizilerdeki şarkılar muazzam patlıyor. Bir kere tarihi bir fırsat yakalamış durumdayız.
Yani hep üzülüyoruz ya işte dünyada bir Anglo Sakson müziği, bir de Latin müziği hakimdir. Her yerde insanlar İspanyolca ve İngilizce müzik dinlerler. Şimdi biz dizilerimizle ve filmlerimizle birlikte dünyanın dört bir yanına yayılmaya başladık.
Yani bugün Senegal’de de, Kolombiya’da da, Şili’de de, Orta Asya ülkelerinde de, Rusya’da da, Avrupa ülkelerinde de dizilerimiz dönüyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Aslında kültürümüzün ve müziğimizin de aynı şekilde, evlere kadar girmiş olması demek. İşte bunların haklarını da savunmamız gerekiyor. Bir, ikincisi tarihi bir fırsat. Nasıl Netflix’te izliyorsunuz dizilerin içerisinde neredeyse 35-40 dakikalık bir dizinin içerisine bir albüm yerleştiriyorlar. 8 tane, 9 tane şarkı koyuyorlar. Siz bu şarkıları otomatikman ezberliyorsunuz.
Böyle bir şeyi, buradan yapımcı arkadaşlarımı da seslenmek istiyorum. Dizilerin içerisine yerleştirebildiği kadar kültür enjeksiyonu yapsınlar. Yani şarkılarımızı koysunlar, müziğimizi yerleştirsinler. Ondan sonra biz belki de Şili’de, Kolombiya’da, Senegal’de gidip Türkçe konserler verip, oranın halklarına bu şarkıları ezbere söyletebileceğiz.”